NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
ابْنُ
بَشَّارٍ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
سَعِيدٍ
حَدَّثَنَا
بَهْزُ بْنُ
حَكِيمٍ
حَدَّثَنِي
أَبِي عَنْ
جَدِّي قَالَ
قُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
نِسَاؤُنَا
مَا نَأْتِي
مِنْهُنَّ
وَمَا نَذَرُ
قَالَ ائْتِ
حَرْثَكَ
أَنَّى شِئْتَ
وَأَطْعِمْهَا
إِذَا
طَعِمْتَ
وَاكْسُهَا
إِذَا
اكْتَسَيْتَ
وَلَا
تُقَبِّحْ الْوَجْهَ
وَلَا
تَضْرِبْ
قَالَ أَبُو
دَاوُد رَوَى
شُعْبَةُ
تُطْعِمُهَا
إِذَا طَعِمْتَ
وَتَكْسُوهَا
إِذَا
اكْتَسَيْتَ
Muaviye b. Hayde'den;
demiştir ki,
(Hz. Peygamber)
Ey Allah'ın Rasûlü,
kadınlarımıza nerelerinden yaklaşalım ve nerelerine yaklaşmaktan kaçınalım diye
sordum da;
"Tarlana istediğin şekilde
yaklaş(a bilirsin). Yediğin zaman ona da yedir kendine elbise aldığın zaman ona
da al. Kendisim çirkinlikle nitelendirme ve dövme!"
Ebu Dâvûd dedi ki: Şu'be
(b. Haccac bu hadisi); "yediğin zaman ona dayedirirsin (kendine) elbise
aldığın zaman (ona da) alırsın" (şeklinde muzâri sîgasıyla) rivayet
etti.”
İzah:
Ahmed b. Hanbel, IV,
447; V, 5.
Bu hadis-i şerif
dübürüne ilişmemek şartıyla kadının tarla durumunda olan fercine önden veya
arkasından yaklaşmanın caiz olduğunu ifade, etmektedir. Bir önceki hadisin
şerhinde bu hadis-i şerif hakkında gerekli açıklama yapıldığından burada
tekrara lüzum görmüyoruz. Ancak bir önceki hadis-i şerifte olmayıp da bu
hadis-i şerifte bulunan "bir kimsenin, dübürüne ilişmeksizin karısının
fercine önünden yada arkasından yaklaşması" meselesi üzerinde durmak
istiyoruz. Bilindiği gibi metinde geçen, .... cümlesindeki "Ennâ"
kelimesi "neresi" ve "nasıl" mânâlarına gelen müşterek bir
kelimedir. Hadis-i şeriflerde ve âyet-i kerimelerde bulunan bazı karineler bu
kelimenin "neresi" mânâsında değilde, "nasıl" manasında
kullanıldığına delâlet etmektedir. Nitekim bu hadis-i şerifte bulunan kelimesi
de "enna" kelimesinin "nasıl" manasında kullanılmış
olduğunu ve bu hadis-i şerifin "dübürüne ilişmeden istediğin şekilde
karına yaklaşabilirsin" anlamına geldiğine delalet etmektedir. Çünkü tarla
kendisine tohum ekilen bir yer olduğuna göre hadiste geçen tarla kelimesinden
maksadın kadının ferci olduğunda şüphe yoktur.
Ehli sünnet ulemasının
bu mevzudaki görüşünü imam Nevevi şöyle dile getiriyor: "Sözlerine itimad
edilen ulema, kadına gerek temiz gerekse hayızlı halinde dübüründen cima
etmenin haram olduğunda ittifak etmişlerdir. Delilleri ise, "karısıyla
dübüründen cima eden melundur"[bk. 2162 no'lu hadis.] gibi meşhur
hadislerdir. Ulemamız her halükarda gerek insan ve gerekse hayvan dübürüne
cima etmenin haram olduğunu söylemişlerdir. Gerçekten sahabe ve tabiinin büyük
çoğunluğu da bunun haram olduğunu söylemişlerdir. Bu görüşte olanlar arasında
sahabeden Ali b. Ebi Tâlib Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mesûd, Abdullah b.
Amr, Câbir b. Abdillah, Ebu-d-Derda, Ebu Hüreyre, Ali b. Ebî Tâlib ve Ümmü
Seleme (r.anha) ile tabiinden Said b. el-Müseyyeb, Mücâhid, İbrahim en-Nehaî,
Ebu Seleme b. Abdurrahman ve Atâ b. Ebî Rebâh'ı; Mezheb imamlarından da Süfyân
es-Sevri ile İmam Ebu Hanife, imam Ebî Yusuf, imam Muhammed, imam Ahmed, İshak
ve Şafiî'yi sayabiliriz. Sözü geçen bu zevat birçok hadisleri delil getirerek
bu mevzudaki görüşlerinin doğruluğunu isbat etmişlerdir. Nitekim Tahâvi ile Taberânî'nin
sahih isnadla tahriç ettikleri "Allah hakikati beyandan istihya etmez.
Kadınlara dübürlerinden cima etmeyiniz."[Tahavi, Şerh'u meâni'l-âsâr, III,
43.] mealindeki İbn Hüzeyme hadisi ile Tahavi, Tayalisi ve Beyhakînin Sahih bir
isnatla tahriç ettikleri "kadınlarla dübürlerinden cim ada bulunmak küçük
livatadır" mealindeki Amr b. Şuayb hadisi, yine Tahavi ile ibn Ebi Şeybe,
İbn Mace ve imam Ahmed'in tahriç ettikleri "karısına dübürlerinden cimada
bulunan kimseye Allah (azze ve celle) bakmaz"[bk. a.g.e. 44, İbn Mâce,
Nikâh] anlamındaki hadis-i şerif de bu görüşü desteklemektedir. Bu konuyu 2162
numaralı hadisin şerhinde gene ele alacağız inşallahû teâlâ.